Yazı serimizin son bölümünde sonuç odaklı ilerlemektense süreci iyileştirmenin ve süreç boyunca deneyimlenen şeylerden ders çıkarılmasının öneminden, aşamalı bir şekilde kâr almanın psikoloji, risk yönetimi, iyi oluş ve kişilerin bireysel ekonomilerine katkılarından bahsedeceğim. Tüm bunlara ek olarak süreç boyunca kazanılan farkındalıkların sürece yansımalarını ele alacağım.
Sonuç odaklı değil süreç odaklı olmalısınız: Sonuçlara odaklandığınız müddetçe kazansanız da kaybetseniz de mutlu olamayacaksınız ve bunu engellemenin bir yolu yok, kabul etmeniz ve yolunuza devam etmeniz gerekiyor. Basit bir örnekle somutlaştıracak olursak aldığınız pozisyon stop, likit ya da zararda olunca da olumsuz etkilenecek ve üzülecekseniz; pozisyonu kârda kapatmanıza rağmen yürüdüğünde de. Dolayısıyla bakış açımızı süreci iyileştirmeye ve genel çerçevede kasamızı büyütmeye odaklı bir şekilde yapılandırmalıyız. Böylece aslında kısa vadede kayıplarla karşılaşsanız dahi uzun vadede sisteminize sadık kalarak kasanızın büyümeye devam edeceği fikrini içselleştirebilirsiniz.
Kâr elinize geçmediği müddetçe gerçek hayatta aksiyon almayın
Kâr realizasyonunu cüzdanından yapmadığın sürece gerçek hayattaki harcamalarını artırmamalısın: Piyasalara yeni katılan herkesin duyduğu klişe ama bir o kadar da gerçek bir söz vardır “Realize etmediğin hiçbir kâr senin değildir.” Bu sözü birkaç boyutta değerlendirmek istiyorum. Öncelikle birçok kişi aldığı ürünler yüksek kârlar elde ettiğinde satış yapmak yerine daha da fazlasını isteyerek beklemekte. Bu noktada yükselişlerin bir sınırının olmadığını ve hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olamayacağımızı kabul etmeliyiz. Yani satsanız da taşımaya devam etseniz de aklınızda “Acaba?” sorusu yer edinecektir. Bu noktada bana göre en iyi strateji aşamalı bir şekilde kâr realizasyonu yapmaktan geçiyor. Böylece elinizdeki ürünün çoğunluğunu satmış olsanız dahi yükselmesi durumunda hala satabileceğiniz varlıklarınız bulunuyor; düşmesi durumunda ise elinizde ürünün çoğunluğunu halihazırda sattığınız için kârlarınızın eriyişini izlemek zorunda kalmıyorsunuz.
İkinci olarak kâr realizasyonu yapmadığımız ve paramızı bankaya çekmediğimiz sürece gündelik hayattaki harcamalarımızı artırmamalıyız. Örneğin kriptoyla ilk tanıştığım zamanlarda aldığım spot işlemler kârdayken “halihazırda para kazandığımı düşünerek” harcamalarımı artırmış, kendime kıyafet gibi ihtiyacım olmayan şeyleri almaya başlamıştım. Halbuki herhangi bir satış gerçekleştirmemiştim, yalnızca pozlarımı kârlı bir şekilde tutuyordum. Sonrasında ise piyasa düşmeye başladı ve ben hem birçok işlemdeki kârımı kaybettim hem de benim olmayan bir parayı harcayarak bireysel ekonomim açısından geriye düştüm.
‘Aptal’ yerine mi konuyoruz?
Son olarak yüksek kârlı olduğumuz işlemler tekrardan maliyet noktalarına düştüğünde ya da düşmeye başladığında kendimizi “aptal” yerine koyulmuş hissetmekteyiz. Kişiler bu noktada bilişsel çelişkiye düşerek aslında yapmayacağı eylemleri yapabilmektedir. Bilişsel çelişki, kısaca kişinin düşünce, inanç ve davranışlarının birbirleriyle uyuşmamasıdır. Uzun bir süre kârda işlem taşıyıp sonrasında maliyetine geri gelen bir kişiyi bu teori açısından inceleyecek olursak yönü doğru bildiğini, işlemi alabildiğini ve kazanç hissini yaşadığını fakat tüm bunlara rağmen herhangi bir çıktıyla karşılaşmadığını görmekteyiz. Bu durum kişide bir çelişki yaratarak gerginliğe sebep olmakta. Devamında ise gerginliği azaltabilmek için yeni yollar aramasına neden olmaktadır. En makul olan üç yol ise ya kişinin yanıldığını kabul etmesi (ki bu durumda kendisini “aptal” durumuna koymuş olacak, iyi oluşu azalacak) ya dışsal atıflarda (“anlık manipülasyonla düşürdüler” gibi) bulunarak durumun sorumluluğunu kendi üzerine almayacak (böylece iyi oluşunu ve kendine olan güveni koruyacak) ya da mevcut durumunu kompanse edebilmek amacıyla ekstra telafi etmeye çalışarak gereksiz riskler alacak, kasasını kârda olduğu haline geri getirmeye çalışacaktır. İlk iki yolda maddi açıdan herhangi bir kayıp yaşanmasa dahi üçüncü durumda gereksiz yere alınan riskler yüzünden çok fazla para kaybedilebilmektedir. Dolayısıyla dürtüsel davranmamak, gereksiz riskler almamak ve özgüveninizi, iyi oluşunuzu korumak istiyorsanız aşamalı bir şekilde kâr realizasyonu yaparak pozunuzun keyfini çıkartabilirsiniz.
Psikolojinin ve farkındalıkların önemini küçümsemeyin: Özellikle son zamanlarda “biraz ünlenmeye başlamış” bazı kişilerin işin psikolojik tarafına yönelik küçümseyici yaklaşımlarını fark etmeye başladım. Bu konudaki tavırların psikoloji bilimine yönelik önyargılar ve psikolojinin yalnızca “terapiye” indirgenmesinden kaynaklandığını düşünmekteyim. Trade süreçlerinin ve piyasaların psikolojik arka planını araştırmanız, okumanız ve bireysel farkındalıklar kazanmanız işlemleri daha iyi bir şekilde sürdürmenizin yanı sıra kişisel hayatınızı da daha sağlıklı yürütebilmenizi sağlayacaktır.
Bilgi eyleme geçmediği müddetçe…
Genellikle konu psikoloji olunca insanlar “Bunu zaten biliyorum/biliyordum” deme eğilimine sahiptir. Fakat bilmenin veya farkındalığın tek başına yeterli olmadığı, kendisini eylemde göstermediği sürece bir anlamı olmadığı söylenebilir. Bazen bir cümle okursunuz ve halihazırda bildiğiniz tüm söylemler anlam kazanmaya, eyleme dönüşmeye başlar. Dolayısıyla yaptığınız okumaları, dinlediğiniz podcast’leri veya izlediğiniz videoları “Buradan ne öğrendim?”, “Bunun benim hayatımdaki karşılığı ne?” mantalitesiyle takip etmenizi öneririm.
Son olarak nasıl ki iyi bir teknik ve temel analiz bilgisine sahip olmak işlemlerden her seferinde kârlı bir şekilde çıkmamızı sağlamıyorsa, sağlam bir psikolojik arka plana ve farkındalıklara sahip olmak da sürekli olarak kâr alacağımız anlamına gelmemekte. Bireysel bir yorum olarak ben bu iki sürecin iç içe olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla uzun vadeli bir plan açısından kendimizi teknik ve temel analiz bağlamında beslemenin yanı sıra psikolojik arka plan ve davranışsal finans gibi konularda da beslemeliyiz.
Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Aşamalı kâr almak: Hem cüzdanı hem zihni güçlendirmek
Yazı serimizin son bölümünde sonuç odaklı ilerlemektense süreci iyileştirmenin ve süreç boyunca deneyimlenen şeylerden ders çıkarılmasının öneminden, aşamalı bir şekilde kâr almanın psikoloji, risk yönetimi, iyi oluş ve kişilerin bireysel ekonomilerine katkılarından bahsedeceğim. Tüm bunlara ek olarak süreç boyunca kazanılan farkındalıkların sürece yansımalarını ele alacağım.
Sonuç odaklı değil süreç odaklı olmalısınız: Sonuçlara odaklandığınız müddetçe kazansanız da kaybetseniz de mutlu olamayacaksınız ve bunu engellemenin bir yolu yok, kabul etmeniz ve yolunuza devam etmeniz gerekiyor. Basit bir örnekle somutlaştıracak olursak aldığınız pozisyon stop, likit ya da zararda olunca da olumsuz etkilenecek ve üzülecekseniz; pozisyonu kârda kapatmanıza rağmen yürüdüğünde de. Dolayısıyla bakış açımızı süreci iyileştirmeye ve genel çerçevede kasamızı büyütmeye odaklı bir şekilde yapılandırmalıyız. Böylece aslında kısa vadede kayıplarla karşılaşsanız dahi uzun vadede sisteminize sadık kalarak kasanızın büyümeye devam edeceği fikrini içselleştirebilirsiniz.
Kâr elinize geçmediği müddetçe gerçek hayatta aksiyon almayın
Kâr realizasyonunu cüzdanından yapmadığın sürece gerçek hayattaki harcamalarını artırmamalısın: Piyasalara yeni katılan herkesin duyduğu klişe ama bir o kadar da gerçek bir söz vardır “Realize etmediğin hiçbir kâr senin değildir.” Bu sözü birkaç boyutta değerlendirmek istiyorum. Öncelikle birçok kişi aldığı ürünler yüksek kârlar elde ettiğinde satış yapmak yerine daha da fazlasını isteyerek beklemekte. Bu noktada yükselişlerin bir sınırının olmadığını ve hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olamayacağımızı kabul etmeliyiz. Yani satsanız da taşımaya devam etseniz de aklınızda “Acaba?” sorusu yer edinecektir. Bu noktada bana göre en iyi strateji aşamalı bir şekilde kâr realizasyonu yapmaktan geçiyor. Böylece elinizdeki ürünün çoğunluğunu satmış olsanız dahi yükselmesi durumunda hala satabileceğiniz varlıklarınız bulunuyor; düşmesi durumunda ise elinizde ürünün çoğunluğunu halihazırda sattığınız için kârlarınızın eriyişini izlemek zorunda kalmıyorsunuz.
İkinci olarak kâr realizasyonu yapmadığımız ve paramızı bankaya çekmediğimiz sürece gündelik hayattaki harcamalarımızı artırmamalıyız. Örneğin kriptoyla ilk tanıştığım zamanlarda aldığım spot işlemler kârdayken “halihazırda para kazandığımı düşünerek” harcamalarımı artırmış, kendime kıyafet gibi ihtiyacım olmayan şeyleri almaya başlamıştım. Halbuki herhangi bir satış gerçekleştirmemiştim, yalnızca pozlarımı kârlı bir şekilde tutuyordum. Sonrasında ise piyasa düşmeye başladı ve ben hem birçok işlemdeki kârımı kaybettim hem de benim olmayan bir parayı harcayarak bireysel ekonomim açısından geriye düştüm.
‘Aptal’ yerine mi konuyoruz?
Son olarak yüksek kârlı olduğumuz işlemler tekrardan maliyet noktalarına düştüğünde ya da düşmeye başladığında kendimizi “aptal” yerine koyulmuş hissetmekteyiz. Kişiler bu noktada bilişsel çelişkiye düşerek aslında yapmayacağı eylemleri yapabilmektedir. Bilişsel çelişki, kısaca kişinin düşünce, inanç ve davranışlarının birbirleriyle uyuşmamasıdır. Uzun bir süre kârda işlem taşıyıp sonrasında maliyetine geri gelen bir kişiyi bu teori açısından inceleyecek olursak yönü doğru bildiğini, işlemi alabildiğini ve kazanç hissini yaşadığını fakat tüm bunlara rağmen herhangi bir çıktıyla karşılaşmadığını görmekteyiz. Bu durum kişide bir çelişki yaratarak gerginliğe sebep olmakta. Devamında ise gerginliği azaltabilmek için yeni yollar aramasına neden olmaktadır. En makul olan üç yol ise ya kişinin yanıldığını kabul etmesi (ki bu durumda kendisini “aptal” durumuna koymuş olacak, iyi oluşu azalacak) ya dışsal atıflarda (“anlık manipülasyonla düşürdüler” gibi) bulunarak durumun sorumluluğunu kendi üzerine almayacak (böylece iyi oluşunu ve kendine olan güveni koruyacak) ya da mevcut durumunu kompanse edebilmek amacıyla ekstra telafi etmeye çalışarak gereksiz riskler alacak, kasasını kârda olduğu haline geri getirmeye çalışacaktır. İlk iki yolda maddi açıdan herhangi bir kayıp yaşanmasa dahi üçüncü durumda gereksiz yere alınan riskler yüzünden çok fazla para kaybedilebilmektedir. Dolayısıyla dürtüsel davranmamak, gereksiz riskler almamak ve özgüveninizi, iyi oluşunuzu korumak istiyorsanız aşamalı bir şekilde kâr realizasyonu yaparak pozunuzun keyfini çıkartabilirsiniz.
Psikolojinin ve farkındalıkların önemini küçümsemeyin: Özellikle son zamanlarda “biraz ünlenmeye başlamış” bazı kişilerin işin psikolojik tarafına yönelik küçümseyici yaklaşımlarını fark etmeye başladım. Bu konudaki tavırların psikoloji bilimine yönelik önyargılar ve psikolojinin yalnızca “terapiye” indirgenmesinden kaynaklandığını düşünmekteyim. Trade süreçlerinin ve piyasaların psikolojik arka planını araştırmanız, okumanız ve bireysel farkındalıklar kazanmanız işlemleri daha iyi bir şekilde sürdürmenizin yanı sıra kişisel hayatınızı da daha sağlıklı yürütebilmenizi sağlayacaktır.
Bilgi eyleme geçmediği müddetçe…
Genellikle konu psikoloji olunca insanlar “Bunu zaten biliyorum/biliyordum” deme eğilimine sahiptir. Fakat bilmenin veya farkındalığın tek başına yeterli olmadığı, kendisini eylemde göstermediği sürece bir anlamı olmadığı söylenebilir. Bazen bir cümle okursunuz ve halihazırda bildiğiniz tüm söylemler anlam kazanmaya, eyleme dönüşmeye başlar. Dolayısıyla yaptığınız okumaları, dinlediğiniz podcast’leri veya izlediğiniz videoları “Buradan ne öğrendim?”, “Bunun benim hayatımdaki karşılığı ne?” mantalitesiyle takip etmenizi öneririm.
Son olarak nasıl ki iyi bir teknik ve temel analiz bilgisine sahip olmak işlemlerden her seferinde kârlı bir şekilde çıkmamızı sağlamıyorsa, sağlam bir psikolojik arka plana ve farkındalıklara sahip olmak da sürekli olarak kâr alacağımız anlamına gelmemekte. Bireysel bir yorum olarak ben bu iki sürecin iç içe olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla uzun vadeli bir plan açısından kendimizi teknik ve temel analiz bağlamında beslemenin yanı sıra psikolojik arka plan ve davranışsal finans gibi konularda da beslemeliyiz.
Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.